Oyun Terapisinin temelinde, oyunun çocuğun kendini ifade etmesinin doğal bir yolu olduğu gerçeği yatar. Nasıl ki yetişkinler kendilerini konuşarak ifade ediyorsa çocuklar da oynayarak ifade eder. Zihinsel beceriler çocuklukta gelişmekte olduğu için aktarımlar yetişkinler gibi sadece sözel bir şekilde gerçekleşmez. Çocuk bu aktarımı oyun yoluyla gerçekleştirir. Kendiliğinden ortaya çıkan bu oyun oynama eylemi terapi odasında çocuğun iyileşmek yahut kendini keşfetmek için kullandığı bir araç olur.
Her birey kendini gerçekleştirmek üzerine içgüdüsel bir isteğe sahiptir. Bu istek olgunlaşma, bağımsızlık kazanma ve kendi yönünü tayin etme olarak adım adım eyleme dönüşür. Çocuklarda sağlıklı bir kişilik yapısının oluşabilmesi için uygun bir büyüme zeminine ihtiyaç vardır. Bu zemin çocuklarda özgüven, sevgi, güven ve aidiyet duygularını sağlamakla mümkün olabilir.
Oyun Terapisi yapılandırılmış bir ortamda mesleki yetkinliği olan ve bu konuda eğitim almış uzmanlar tarafından uygulanır. Axline oyun terapisini şöyle anlatır;
‘’Çocuk gerginlik, hayal kırıklığı, güvensizlik, saldırganlık, korku, kafa karışıklığı ve şaşkınlık gibi birikmiş duygularını oyun yoluyla dışa aktarma fırsatı bulur. Bu aktarımla birlikte duygular açığa çıkar; çocuk bunlarla yüzleşir, bunları denetlemeyi öğrenir ve bunlardan uzaklaşır. Duygusal bir rahatlamaya kavuştuğunda, çocuk kendisi olma, kendisini düşünme, kendi kararlarını verme, psikolojik olgunlaşma ve böylelikle kendiliğini fark etme için gereken gücü hissetmeye başlar.
Oyun terapisi odası iyi bir büyüme zeminidir. En önemli figürün çocuk olduğu, oyunu ve davranışlarını kendisinin yönlendirdiği bu güvenli alanda kimse ona ne yapması gerektiğini söylemez, tavsiyede bulunmaz, onu azarlamaz, rahatsız etmez, onun mahremiyetini ihlal etmez. Çocuk burada kanatlarını açabileceğini hisseder; tam olarak kabul gördüğü için kendisine doğrudan bakabilir; fikirlerini hayata geçirebilir. Dünyası artık buradadır; didişen ebeveynler arasında bir piyon haline geldiği veya bir başkasının hayal kırıklıkları ve saldırganlıklarının hedefi olduğu dış dünyada, erişkin otoritesi, rakip akranlar veya sıkıntılı durumlarla yarışmak zorunda değildir. Başlı başına bir bireydir. Ona itibar edilir ve saygı gösterilir. İstediği her şeyi söyleyebilir ve tamamen kabul görür. Oyuncaklarla nasıl isterse o şekilde oynar ve tamamen kabul görür. Nefret edebilir, sevebilir ve taş bir heykel gibi kayıtsız olabilir; yine tamamen kabul görür. Bir kasırga kadar hızlı bir kaplumbağa kadar yavaş olabilir ve ne hızı kesilir ne de acele ettirilir.
Erişkinlerin yönlendirmesi, himayesi, azarlaması, kısıtlama, eleştiri, onaylamama, destek veya müdahalelerinin olmadığı bir ortam çocuk için çok özel bir deneyimdir. Tüm bunların yerini, kendisi gibi davranmasının tam olarak kabul edilmesi ve izin vericilik almıştır.’’
Oyun terapisi çocuğa saygı duyulan bir alandır. Bir çocuk bu alanda mutlaka benliğine dair pozitif bir katkıda bulunacaktır…